Telefon
WhatsApp
  • 26 Şubat 2014, 16:00
Atatürk ve Hukuk (1)

Ulu, önder, ata, büyük, milli şef, baba… Bunların her biri yalnızca birer kelime. Peki hepsinin aynı kişiyi nitelendirmek için kullanıldığını düşünürseniz, bu kelimeler size daha başka neler ifade eder?

Mustafa Kemal ATATÜRK, bırakın birkaç yazıyı, kitaplara ya da ansiklopedilere sığdırılamayacak kadar büyük bir insandır. Tarih sahnesine en belirgin çıktığı inanılmaz zafer, Çanakkale Savaş’ı sona ereli 36141, destansı bağımsızlık savaşımızı başlatmak için Samsun’a çıkalı 34618, en büyük eseri olarak nitelendirdiği Türkiye Cumhuriyeti kurulalı 32994 ve ölümünün üzerinden tam 27503 gün geçmiştir. Peki, bugün skandal olarak saydığımız, insanları koltuklarından eder dediğimiz hadiseler, sevdiğimiz insanların başına gelen kötü olaylar ya da birçok büyüğümüzün vefatı dahi en fazla birkaç yıl hatırlanırken, Mustafa Kemal ATATÜRK nasıl olur da hala tüm Türkiye’nin en sevilen, sayılan, minnet duyulan ve takip edilen kişisi olabilir? İşte Atatürk ve düşüncelerini halen kavrayamamış kişilerin cevabını aradığı soru tam da bu.

Atatürk, devrimlerini her zaman hukuki bir zemine inşa etmenin gerekliliğini savunmuştur. “Ulusumuzu çöküntüye sürükleyen, zaman zaman bağrından kopup da ileri düşünceleri için savaşmayı göze almış kimseleri yıldırıp usandıran gerici ve ezici güçler, bugüne değin elinizde bulunan hukuk kurallarıyla ona içten bağlananlar olmuştur1.”sözleriyle hukuk alanında yenilenmenin önemini vurgulamıştır. 

Günümüzde pek tabii Atatürk’ü sevmeyen ve “icraatlarını” zararlı görenler vardır. En çok kullandıkları suçlama ise diktatörlük sıfatıdır. Bu haksız suçlama Mustafa Kemal hayattayken de kendisine yöneltilmişti. Bir baloda, ortam için aşırı derecede laubali, sarı saçlı genç bir delikanlı Atatürk’e yaklaşıp bir anda “Size diktatör diyorlar, doğru mu?”diye sorar. Atatürk ona şu cevabı verir: “Ben diktatör olsaydım sen bana bunu soramazdın. Bir takım inkılap zaruretiyle bir takım yenilikleri kabul ettirmeye çalışan adam diktatör değildir! Diktatör, hoşgörüsü olmayan adamdır. Karşısında her fikir söylenemeyen adamdır. Diktatör, kendi düşüncelerine aykırı fikir söyleyenlere kin güden adamdır. Benim, on beş senedir, bazı fikirleri bu memleket hayrına kabul ettirmek için sarf ettiğim gayretlerde hiçbir şahsi endişe yoktur...2

Atatürk’ün, birçok yetkinin bazı dönemlerde tekeline alması, dönem şartları düşünülmediği için bu tartışmada bir kanıt olarak sıkça sunulmaktadır. Yine aynı gecede, sarışın gencin sorusuna verdiği cevabın devamı da bu konuya aydınlık kazandırmaktadır:

“Bunun haricinde diktatörlük, tehlike, inkılap, fevkalade zamanlarda lâzım bir demokrasi müessesesidir. Demokrasi tarihinde böyle muvakkat(geçici) diktatörlüklere rastlanır. Benim, belki demokrasinin anladığı manada diktatörlüğe benzer hareketlerim görülmüştür. Fakat Tiran asla olmadım.2

25 Eylül 1930’da Ankara’da, İstanbul gazetelerinin başyazarları Atatürk’e, ömür boyu cumhurbaşkanlığı önerisinde bulunmuş ve Atatürk de şöyle cevaplamıştır:

“Bana öteden beri bu ve buna benzer tekliflerde bulunanlar çok olmuştur. Siz ve kamuoyu bilmelisiniz ki, bu yoldaki teklifler hoşuma gitmemiştir ve gitmez… Bu teklifi benim idealimi cidden rencide eden (sızlatan) bir manâda telâkki ederim.3

Bu cevabı ile bugün dahil koltuk kavgalarıyla gündemi meşgul eden kişilere dersini vermiştir.

Ayrıca Cumhuriyet gazetesi kurucusu ünlü gazeteci ve siyasetçi Yunus Nadi Abalıoğlu ile bir sohbeti sırasında Atatürk “Bence Meclis teori değil, gerçektir ve gerçeklerin en büyüğüdür. Önce Meclis, sonra ordu Nadi Bey.4”demiştir. Ülkenin yasama organı meclisi ne kadar reel ve değerli gördüğünü de bu sözleri tarihe kazımıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün hukuka bakışını incelemeden önce, onun demokrasi anlayışına değinmek istedim. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ya da “İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir.” gibi sözlerini artık adımız gibi biliyoruz. Peki ya bilmediklerimiz?

Yazımı çok uzatmamak adına bu ilginç anıları ve olayları diğer yazımda sizlerle paylaşacağım. Keyifle okumuş olmanız dileğiyle…

 

Kaynakça:

1)Behçet Kemal Çağlar, Bugünün Diliyle Atatürk’ün Söylevleri, TDK Yayını, Ankara 1968, s. 159

2)Atatürk’ün Bilinmeyen Hatıraları, Münir Hayri Egeli, İstanbul, 1954, s. 39-40

3)Cumhuriyet ve Milliyet Gazeteleri, 26 Eylül 1930’dan nakleden: Arar, İsmail, Atatürk’ün Bazı Konuşmaları, Belleten, Atatürk Özel Sayısı, C. LII, S. 204, Kasım 1988,, s. 967; Zikreden: Atatürk ve Cumhuriyet, Prof. Dr. Hamza Eroğlu, AAM Yayınları, Ankara, 1989; s. 97-98 

4)Yunus Nadi, Kurtuluş Savaşı Anıları; İstanbul, 1978, s. 260-264; Zikreden: Rahmi Tunçağıl, Atarürk ve Hukuk, Anayasa Mahkemesi Yayınları, Ankara 1982, s. 354

 

Av.Berker ÖZDEMİR.2014

 

antalya avukat

avukat antalya

avukat berker özdemir

av.berker özdemir

Paylaş

Anlaşmalı Boşanma Davaları

Hastanaye Tam Kabul Sözleşmesi

Fikri Mülkiyet Davaları

İlaç Patenti

ICSID Tahkimi

Bize Soru Sorun

Bizimle iletişime geçmek ve soru sormak için iletişim butonuna tıklayınız.

İLETİŞİM

Daha detaylı bilgi almak için Hemen Arayın! 0242 322 00 30

BİZE ULAŞIN