Telefon
WhatsApp
  • 12 Ocak 2023, 22:46
ICSID Tahkimi

GİRİŞ

Milletlerarası yatırım hukukunda yabancı yatırımcıların korunması, ikili yatırım anlaşmaları veya çok taraflı uluslararası sözleşmelerle sağlanmaktadır. Yatırımların ve yatırımcıların korunması bakımından milletlerarası alanda genel kabul görmüş olan 14 Ekim 1966 tarihli ICSID Sözleşmesi, bu alanda günümüzün en önemli düzenlemelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Günümüz itibariyle 165 ülke bu Sözleşmeyi imzalamıştır ve ICSID Sözleşmesi 158 ülke için yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Çalışma içeriğinde ICSID kuruluşundan, teşkilatından, işlevinden, işlem mekanizmasından ve yatırım tahkimine ilişkin genel sair bilgilerden bahsedilecektir.

  1. ICSID KAVRAMI ve ICSID TAHKİMİ ÖZELLİKLERİ
    1. ICSID Kavramı

ICSID, “Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü için Uluslararası Merkez” anlamına gelen “International Center for Settlement of Investment Disputes” ifadesinin baş harflerinden meydana gelir. Bir tarafın sözleşme tarafı devlet, diğer tarafın yine bu sözleşmeye taraf diğer bir devlet vatandaşı olduğu, yatırımdan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümlendiği bir mekanizmadır[1].

Hukuki dayanağını tam adı “Devletler ve Diğer Devlet Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşme” (Convention on Settlement of Investment Disputes Between States and National of Other States) olan sözleşmeden almaktadır. ICSID, 18.03.1965 tarihinde Washington Sözleşmesi ile kabul edilmiştir. Bu nedenle sözleşme Washington Sözleşmesi olarak da bilinir. Washington Sözleşmesi 14.10.1966’da yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşmeyi 24.06.1987 yılında imzalamış, 03.03.1989 tarihinde onay belgesini sunmuş, Sözleşme 02.04.1989 tarihi itibariyle ülkemizde yürürlüğe girmiştir[2].

Konuya ilişkin diğer anahtar kavram ise ICSID tahkimidir. Tahkim, genellikle, bir uyuşmazlığın devlet yargısı dışında hakemler eliyle çözülmesi üzerine tarafların anlaşması olarak tanımlanmaktadır. Tahkimde de bir yargılama faaliyeti vardır ve bu tahkim yargısı olarak adlandırılmaktadır. Milletlerarası ticari ilişkilerin her geçen gün artması sonucu taraflar arasındaki uyuşmazlıkların devlet mahkemeleri yerine, tarafların seçtikleri hakem veya hakemlerce çözümlenmesi yaygınlaşmıştır. Milletlerarası uygulama dikkate alındığında milletlerarası ticari tahkimin kurumsal (enstitü tahkimi) veya herhangi bir kuruma bağlı olmaksızın (ad hoc) gerçekleştiği görülmektedir. Kurumsal tahkimde tahkimin cereyan edeceği kurumun önceden hazırlanmış kuralları vardır. Tarafların iradelerince düzenlenmemiş olan hususlar, bu kurumun kurallarına göre yönetilecektir. Kurumsal tahkime ICC Tahkimi (International Chamber of Commerce-Milletlerarası Ticaret Odası), LCIA Tahkimi (London Court of International Arbitration-Londra Milletlerarası Tahkim Divanı), AAA Tahkimi (American Arbitration Association- Amerikan Tahkim Birliği) örnek olarak gösterilebilir. ICSID Tahkiminde tahkim usulü ICSID Tahkim Kurallarına (Rules Of Procedure For Arbıtratıon Proceedıngs-Arbıtratıon Rules) göre yürütülür. ICSID Tahkimi ev sahibi devlet ile yatırımcı arasında ortaya çıkan yatırım uyuşmazlıkları nedeniyle özellikle tercih edilen bir kurumsal tahkim türüdür. Yatırım uyuşmazlıklarının çözümü için diğer kurumsal tahkim yollarına başvurmak da mümkündür[3].

ICSID Sözleşmesi, yatırım uyuşmazlıklarının çözümünün siyasi malzeme olarak kullanılmasının önüne geçen, taraflar arasında eşitliği sağlayan, devletler hukukuna dair kıymetli bir belgedir. Sözleşmede, tarafların uzlaşması için “arabuluculuk”, yatırım uyuşmazlıklarının çözümü için “tahkim” önerilmektedir. ICSID Sözleşmesi’nin kabulüyle Türkiye Cumhuriyeti ve Türk gerçek ve tüzel kişiler, ICSID Merkezi bünyesinde uluslararası yatırım uyuşmazlıklarında taraf olmaya başlamıştır. ICSID Sözleşmesi’nin kabulüyle Türkiye Cumhuriyeti ve Türk gerçek ve tüzel kişiler, ICSID Merkezi bünyesinde uluslararası yatırım uyuşmazlıklarında taraf olmaya başlamıştır[4]. ICSID Merkezi, Sözleşmenim 2. maddesinde belirtildiği üzere, Dünya Bankası bünyesinde bulunan, özerk bir kuruluştur. Sözleşmeyi Aralık 2022 tarihi itibariyle 165 ülke imzalamış, 158 ülke onaylamıştır[5].

ICSID sözleşmesi özellikle yatırım anlaşmazlıklarının çözümünü siyasetten ya da ulusal çıkarlardan uzaklaştırarak ihtilafın taraflarının isteklerini objektif bir uluslararası zeminde çözmeleri için “arabuluculuk”(uzlaştırma) ve uyuşmazlığın çözümü için tahkim öngörmektedir[6].

ICSID sözleşmesi her ne kadar uluslararası yatırım uyuşmazlıklarının çözümü için düzenlenmiş olsa da, sözleşmede ne yatırımın tanımı yapılmış ne yatırım uyuşmazlığından neyin kastedildiği açıklanmıştır. Yatırım ve yatırım uyuşmazlığı kavramları uluslararası hukukta, iki taraflı ya da bölgesel ticari anlaşmalarda ülkeler tarafından tanımlanmıştır. İkili antlaşmalarda ev sahibi ülkenin yatırım mevzuatına uygun olmak kaydıyla yatırım sayılabilecek kıymetler sayılmıştır. Ancak bu sayımın tahdidi olmadığı ifade edilmiştir. Ev sahibi ülke, ikili anlaşmada yer almayan başka bir kıymeti yatırım olarak kabul edebilir. Bu durumda söz konusu yatırımdan kaynaklanan uyuşmazlık da ikili antlaşma hükümlerinde öngörülen usul çerçevesinde karara bağlanacaktır. İkili anlaşmalarda kabul edilen kıymetler şunlardır[7]:

  • Hisseler, tahviller ya da ortaklıklar,
  • Yeniden yatırımda kullanılan gelirler, para alacakları veya bir yatırımla ilgili mali değeri olan ve yasalara uygun olarak kabul edilen diğer haklar (kar, faiz ve temettü vb.)
  • Taşınır ve taşınmaz mallar ve bunların üzerindeki kıymetli teminat,
  • Patent, lisans, sınaî tasarım, telif hakları, teknik işlemler, ticari markalar, peştemaliye, know-how ve benzeri diğer haklar,
  • Tarafların ülkelerindeki doğal kaynakların aranması, ihracı, işlenmesi ve kullanılması gibi konularda yasalar veya yasalara uygun olarak akdedilmiş bir ticari sözleşme uyarınca sağlanan imtiyazlardır.

ICSID’ in en çok tercih edilen tahkim sistemi olmasının sebebi; sahip olduğu, diğer tahkim sistemlerinden farklı birtakım özellikleridir. Bunlardan birincisi, öncelikle ICSID’ in uluslararası sözleşmeyle kurulmuş olmasıdır. Bu en önemli özelliklerinden birisidir. Çünkü ICSID tahkimi hiçbir devlet hukukuna bağlı olmayan, hiçbir devlet tarafından iç hukuk gibi kabul edilmeyen ‘’milliyetsiz’’ hale gelmiş kararlardır. ICSID yabancı yatırımcılardan doğan uyuşmazlıkların bizatihi bu kuruluş tarafından çözümünü öngörmemekte, sadece uyuşmazlıkların çözümüne yönelik hukuksal bir çerçeveyi kurgulamaktadır[8]. ICSID, bir milletlerarası hukuk objesi olarak uluslararası tüzel bir kişiliğe sahiptir. Bütün sözleşmelere taraf olabilme, taşınır veya taşınmaz mal edinme ve bu mallar üzerinde tasarruf yapma hakkına sahiptir[9]. ICSID’in kendisinin çalışanlarının ve tahkim prosedürüne dâhil olan kişilerin sözleşmeye taraf olan ülkelerin sınırları içindeki mahkemelerde tam teşekküllü dokunulmazlık hakları vardır. ICSID Tahkiminin yapısı, Merkez’in bir milletlerarası konvansiyona dayanılarak kurulmuştur. Bu açıdan milletlerarası kamu hukuku ile tahkim konusu uyuşmazlıkların özel hukuka ilişkin olması açısından, milletlerarası özel hukukun kesiştiği bir alan meydana getirmiştir. Bu özelliği nedeniyle ICSID tahkimi, milletlerarası ticari tahkim alanında, istisnai bir karakter göstermektedir[10].

ICSID’in en çok tercih edilen tahkim sistemi olmasının diğer sebebi, Dünya Bankası tarafından kurulmuş, uluslararası ihtilafları çözen bir teşkilat oluşturan sözleşme olmasının yanı sıra, sağladığı tarafsız hukuki güvenceyle de uluslararası ekonomik gelişmeyi teşvik etmesidir. ICSID Tahkim sözleşmesinin önsözünde var olan “Ekonomik kalkınma için uluslararası işbirliğinin gerekliliği ve özel uluslararası yatırımın rolü düşünülerek;” ibaresi bunun en güzel ispatıdır. Sermayenin gelişmekte olan ülkelere akışını artırmak; bu ülkelerde kamulaştırma veya millileştirme işlemlerine karşı etkin adli mekanizmanın olmamasından kaynaklanan sorunları gidermek ve ulusal mahkemelerin, yabancı yatırımcılara karşı önyargılı davranacaklarına ilişkin endişelerini ortadan kaldırmak; yabancı devlete karşı açılan davalarda, devletlerin yargı muafiyeti şemsiyesinin altına girerek yabancı yatırımcılar tarafından açılan davaları reddettirmelerinden kaynaklanan problemlere çözüm bulmak amacıyla ICSID hazırlanmıştır.

ICSID’ in en çok tercih edilen tahkim sistemi olmasının üçüncü sebebi ICSID Sözleşmesi’nin uluslararası hukuk kurallarından ibaret olmasıdır. Milli mahkemelerin etkisinden hiçbir zaman bağımsız hareket etmemesi öngörülen ticari tahkim gibi değildir. Tamamen yerel hukuklardan bağımsız, kendi kendini yöneten bir tahkimdir. Şöyle ki bir ICSID hakem kararlarına karşı ICSID’ den başka başvurulabilecek herhangi bir makam yoktur. ICSID kararının gözden geçirilmesi talebi ICSID genel sekreterliğine yapılan başvuruyla gerçekleşir. Aynı şekilde bir ICSID kararının iptali istenirse, ancak ve ancak ICSID bünyesinde oluşturulacak iptali istenen kararın tahkim heyetinin üyelerinden, hakem olmayan kişilerden oluşan bir ad hoc komisyon tarafından iptali vukuu bulur[11].

ICSID hakem kararlarına karşı sadece ICSID Genel Sekreterliğine başvurulabilir. ICSID hakem kararlarına karşı milli mahkemelere başvurulması mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle, ICSID hakem kararlarına milli mahkemelerin müdahale etmesi; Bu kararların temyize veya iptale tabi tutulması engellenmiştir. ICSID hakem kararlarının hukuki denetimi de ICSID bünyesinde gerçekleştirilmektedir 33. Bu nedenledir ki milli mahkemeler ICSID’in verdiği bir kararın sadece tanınmasını, tenfizini ve icrasını gerçekleştirirler[12].

ICSID’ in en çok tercih edilen tahkim sistemi olmasının diğer bir sebebi de ICSID tahkimi sözleşmesine göre verilen herhangi bir karar, yerine getirilmesi istenen ülke tarafından kesinleşmiş bir hüküm olarak kabul edilmesi ve bu hükmün koşulsuz yerine getirilmek zorunda olmasıdır[13]. ICSID tahkiminin, yatırım uyuşmazlıklarında tercih edilmesinin sebebi, verilen kararın icra edilme gücü ve kolaylığında yatmaktadır. ICSID tahkimi yargılaması neticesinde verilen kesinleşen kararlar, âkit devletlerde cebri icra kurallarına istinaden doğrudan icra edilirler[14].

  1. Yabancı Yatırım Kavramı

“Yabancı yatırım” kavramının esasen üzerinde uzlaşılan bir tanımı bulunmamaktadır. Milletlerarası sözleşmelerde böyle bir tanımın yapılmasından, bütün yatırım türlerini kapsamaması ihtimali göz önüne alınarak bilinçli olarak kaçınılmaktadır. Gerek yatırımların karşılıklı korunması ve teşvikine ilişkin iki taraflı yatırım sözleşmelerinde, gerekse yatırım uyuşmazlıklarının tahkim yoluyla çözümüne ilişkin çok taraflı yatırım sözleşmelerinde, yabancı yatırımın tanımı verilmemekte, genellikle yatırım olarak kabul edilecek varlıklar ve haklar sayılmaktadır. Konuya ilişkin eserlerde yabancı yatırımın tanımını bulmak mümkündür. M. Sornarajah’a göre “ yabancı yatırım maddi veya maddi olmayan varlıkların bir servet üretmek için diğer bir ülkeye transferi ve bu varlıkların kısmi veya bütünsel olarak kullanımıdır.” Transfer edilen varlıkların cins ve fonksiyonunu dikkate alarak yabancı yatırımları sınıflandırmak mümkündür. Eğer transfer edilen varlık para ise ve bu para ile varlık transfer edilen ülkede hisse senedi satın alınıyorsa bu tür yatırımlar “portföy yatırımları” olarak kabul edilmektedir. Eğer maddi veya maddi olmayan varlıklar özellikle üretime ilişkin ekipman ve fiziksel malzeme bir ülkeden başka bir ülkeye transfer edilerek, yatırımı kabul eden ülkede fabrikalar ve diğer üretim tesisleri kuruluyor ise bu tür yatırımlar “doğrudan yatırımlar” olarak kabul edilmektedir. Bu tür yatırımlar portföy yatırımları ile tezat teşkil etmektedir.

ICSID Tahkiminin konusunu oluşturan doğrudan yabancı yatırımlar portföy yatırımları ile mukayese edildiğinde daha fazla öneme sahiptir. Türkiye’nin de dâhil olduğu yatırımı kabul eden ev sahibi devletler, ülkenin ekonomik refahına katkıları nedeniyle doğrudan yatırımları daha çok tercih etmektedirler. Doğrudan yatırımlar, portföy yatırımlarının aksine uzun bir dönemi kapsamaktadırlar (OECD, 2007). Yatırımı kabul eden ev sahibi devletler ülkede yatırımın önemi nedeniyle yatırımcıyı sürekli denetim altında bulundurmak istemektedirler. Bu özellikleri nedeniyle, doğrudan yatırımlar, yatırımcı açısından daha riskli bir yatırım türü olarak kabul edilmektedir. Milli ve milletlerarası hukukta genellikle uzun dönemi kapsaması ve taşıdığı risk nedeniyle doğrudan yatırımların korunmasına öncelik verilmiştir. Buna karşılık, portföy yatırımları bakımından risk, doğrudan yatırımlarda olduğu gibi önemli bir faktör değildir. Nitekim ev sahibi ülkedeki bazı olumsuz gelişmeler nedeniyle yatırımının tehlikeye düşeceğini anlayan portföy yatırımcısının ülkeden çıkısı, teknoloji sayesinde elektronik ortamda çok hızlı bir şekilde gerçekleşebilmektedir[15].

  1. Uluslararası Hukuk Kişisi Kavramı

Tanım olarak bir uluslararası hukuk kişisi, uluslararası hak ve sorumluluklara sahip olma ve uluslararası şikâyette bulunarak haklarını koruma yetisine sahip varlıktır. Bu bakımdan, uluslararası hukuk kurumlarına şikâyette bulunabilme, uluslararası alanda geçerli sözleşme ve antlaşmalar yapabilme ve yerel yargıdan muafiyet ve dokunulmazlıklara sahip olabilmek bir uluslararası hukuk kişisinin başlıca özellikleridir. Modern uluslararası hukukun ilk kabul edilen kişileri devletler olmuştur. Uluslararası Daimi Adalet Divanı Lotus Davası’nda uluslararası hukuku “devletler topluluğuna ait uluslararasında uygulanan” bir hukuk olarak değerlendirmiştir[16].

  1. ICSID TAHKİM TARİHÇESİ

Dünyada, ticaret arttıkça, tacirler arasındaki uyuşmazlıkların çözümlenmesi için yeni yollar aranmaya başlanmıştır. Özellikle bir tarafın devlet olduğu ihtilaflarda, devlet mahkemelerindeki yargılamaların tarafsızlığına güvenin az olması uluslararası tahkim kurumlarını doğurmuştur. Ancak, bu kurumların kararlarının tenfiz ve tanınması ile ilgili problemler ortadan kaldırılamadığı ya da en aza indirilemediği için yabancı yatırımcıların yatırımlarıyla ilgili riskleri tam anlamıyla güvenceye kavuşturulamamıştır. Bununla birlikte bir tarafın devlet, diğer tarafın gerçek kişi ya da şirket olduğu “karışık uluslararası tahkim” olarak adlandırılan durumda, sorun giderek artmıştır[17]. 1960’lardan sonra ticaretin hızla gelişmesiyle birlikte ülkeler arası sermaye geçişi hızlanmıştır. Uluslararası sermaye hareketleri, doğrudan yabancı yatırımlar, portföy yatırımları ve ticari borçları da kapsayan geniş bir yelpazeyi oluşturmaktadır.

Devletler ikili anlaşmalar yapsalar da bunlar yetersiz kalınca çok taraflı ticari anlaşmalar yapılmaya başlanmıştır. Dillon Roundu, Kennedy Roundu, Tokyo Roundu, Uruguay Roundu ile ekonomideki küreselleşmenin gelişimi devam etmiştir. Bu anlaşmalar ekonomik sistemin bugünkü halini almasına öncülük etmiştir. Gümrük Tarifeleri ve Ticarete ilişkin Genel Anlaşmalar (General Agreements on Tariffs and Trade) (GATT), çok taraflı ticari anlaşmaların en bilinen örneğidir. GATT ticari ilişkilerin kurallarını uluslararası düzeyde belirleyip ihtiyaçları karşılayacak çözümler sunmaktadır. Bunu yaparken hem anlaşmanın yazılı metinlerini hem de bu metinleri hayata geçirerek uygulamayı sağlayacak kurumları oluşturmuştur. Devamında Dünya Ticaret Örgütü kurulması, gümrük tarifelerinin serbestleştirilmesi düşünülmüşse de Amerika Birleşik Devletleri’nin karsı çıkması ile bu amaca ulaşılamamıştır[18].

1986 yılında Uruguay’da başlayan görüşmeler 1994 yılında son halini almış, 125 ülkenin katılımıyla Uruguay Roundu imzalanmıştır. Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organisation (WTO)’nün kurucu anlaşması olan Marrakesh Anlaşması ve daha birçok ticari konudaki çok taraflı anlaşmalar Tokyo Roundu’nu bir paket seklinde beraberce oluşturmuşlardır[19].

Yabancı yatırımcı ve yatırım yapılan ülkenin, ICSID’in imzalanmasına kadar, uluslararası hukuk içinde, eşit bir şekilde yargılanma hakkına sahip olmasını sağlayacak hukuki ve fiziki düzenlemelerden yoksundu. Bu nedenle yirminci yüzyılın son yarısında meydana gelen sosyal, siyasi ve ekonomik dönüşüm sureci ICSID’i doğurmuştur. ICSID Sözleşmesi, Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası himayesinde hazırlanmıştır. Dünya Bankası gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere sermaye aktarımını hedeflemiştir[20].

1960 öncesinde yeni bağımsızlıklarını kazanmış ve kalkınmakta olan devletler, bir kalkınma ve gelişme vasıtası olarak yabancı sermaye ihtiyacını hissetmişlerdir. Sermaye ihraç eden ülkeler veya ülke vatandaşları açısından ise, bu ülkelerde sık sık meydana gelen millileştirme vs. gibi istikrarsızlıklar ciddi bir engel teşkil etmekteydi. İşte böyle bir ortamda, Konvansiyonun hazırlanmasında, özellikle ev sahibi devletin keyfi ve siyasal tasarruflarına karşı yabancı sermaye artırımlarını koruma düşüncesi, önemli bir etkendir. ICSID tahkiminin bir gerçek ya da tüzel kişi ile devlet arasındaki uyuşmazlıklara yönelik olması da, uluslararası yargı / tahkim mekanizmaları açısından önemli bir gelişmedir[21].

  1. ICSID TEŞKİLATI VE YAPISI

Devletler ve Diğer Devlet Uyrukları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü Sözleşmesi uyuşmazlığa düşen doğrudan dış yatırımcılar ile devletlerin kullanımı için standart maddeler, ayrıntılı süreç kuralları ve kurumsal destek sağlar. Kurumsal destek yalnızca hakemlerin seçilmesi şeklinde değil uzlaştırma ya da hakemlik sürecinin sürdürülmesi ve yönetimi şeklindedir. ICSID olarak tanınan Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıkların Çözümü Merkezinin amacı Sözleşme hükümleriyle uyumlu olarak taraf devletler ile diğer taraf devlet uyrukları arasındaki yatırım uyuşmazlıklarının uzlaştırma ve hakemlik yolları ile çözümü için olanaklar sağlamak olarak belirlendi.

ICSID’in Merkezi, Dünya Bankası’nın Merkezi olan Washington olarak belirlenmiştir. Ancak İdari Konsey üçte iki oy çoğunluğuyla Merkez’in yerini değiştirebilmektedir. Hazırlık çalışmaları sırasında bölgesel merkezler kurma fikri de tartışılmışsa da bu düşünce benimsenmemiştir. Ancak, ICSID’in yeri zorunlu olarak hakemlik mahkemelerinin yerini belirlememektedir. Her ne kadar, aksi bir karar alınmadıkça davalar ICSID Merkezi’nde görülecek olsalar da taraflar belirli kurallar ve sınırlamalar çerçevesinde bir başka yeri de seçebilirler[22].

ICSID’in iki ana organı İdari Konsey ve Sekreterliktir. ICSID ayrıca bünyesinde uzlaştırıcılar ve hakemler listesi içeren iki panel barındırır. İdari Konsey ICSID’in ana organıdır. Sözleşme ’ye taraf her devlet Konsey’de temsil edilir. Asıl temsilcinin yokluğunda ya da görevini yerine getiremeyeceği koşullarda vekili bu görevi sürdürebilmektedir. Temel uygulama olarak taraf devletlerin Dünya Bankası Guvernörler Konseyi nezdinde Guvernör ve vekilleri ex officio ICSID İdari Konseyi’ndeki temsilci ve vekilleri olmaktadırlar. Ancak taraf devletler isterlerse farklı temsilciler de atayabilirler. Dünya Bankası üyesi olmayan ancak Devletler ve Diğer Devlet Uyrukları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü Sözleşmesi’ne taraf devletler İdari Konsey’e temsilci ve vekil ataması yapmaları gerekmektedir. ICSID Sekreterliği ise bir Genel Sekreter, bir veya daha yardımcı Genel Sekreter ve çalışanlardan oluşmaktadır. Genel Sekreter ve yardımcı Genel Sekreterler, Başkan’ın önerdiği isim ya da isimler arasından İdari Konsey tarafından seçilirler. Genel Sekreter ve yardımcılarının görev süreleri 6 yılı geçemez ancak yeniden seçilebilirler. Genel Sekreter ve yardımcılarının görev yapacakları süre, seçilmeleri halinde başka bir işle uğraşabilip uğraşamayacakları ve çalışma koşulları İdari Konsey’e öneri sırasında Başkan tarafından belirlenir. Genel Sekreter ve yardımcıları politik bir görev ile uğraşamazlar. Sözleşme, Genel Sekreter ve yardımcılarını önermeden önce Başkan’ın İdari Konsey ile görüş alışverişinde bulunmasını isteyerek üye hükümetlerin de seçim sürecine dâhil olmalarını sağlamaktadır. Genel olarak, Başkan her görev için tek aday önermekte ve o kişi seçilmektedir. Genel Sekreter, geleneksel olarak Dünya Bankası konsülü olmaktadır[23].

 

  1. ICSID TAHKİMİNDE HUKUKİ KAYNAKLAR

Çoğunlukla gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru akan yabancı sermaye yatırımları, sömürgeciliğin sona ermesinden sonra başlar. Sömürgeciliğin sona ermesinden sonra, yeni özgürlüklerine kavuşmuş olan devletler, hem ülkelerindeki eski sömürgeci devletlerin hâkimiyetinden kurtulmak hem de kendi ekonomilerini kurarak Dünya pazarında yer edinmek istiyorlardı. Ortaya çıkan bu karmaşık ortamda; güçlü sermayelerin hali hazırda eski sömürgeci devletler nezdinde bulunması, buna karşılık söz konusu devletlerin yeni bağımsızlıklarına kavuşmuş devletlerdeki doğal kaynaklara gereksinimi, uluslararası camiada yeni oluşumların, yeni kavramların ortaya çıkmasını gerekli kılmış; bu durum uluslararası alanda anlaşmaların kabulü ve söz konusu anlaşma hükümlerinin iç hukuklara yansıtılması yoluyla aşılmaya çalışılmıştır[24]. Bunun haricinde, bildiri ya da güç birlikleri kurmak yoluyla da güven ortamı sağlanmaya çalışılmıştır.  Bağımsızlıklarına yeni kavuşmuş eski sömürge devletleri ile sermayeyi elinde bulunduran eski sömürgeci devletler arasındaki güven, Dünya Bankasının girişimleri ile sağlanmaya çalışılmıştır. Dünya Bankasının himayesinde hazırlanan “Çok Taraflı Yatırım Garanti Antlaşması” (MIGA) ile yabancı yatırımlar, ticari olmayan risklere karşı bir Garanti Fonu oluşturulmuş ve böylece gelişmekte olan ülkelere yabancı sermaye akışı özendirilmiştir. Dünya Bankası tarafından hazırlanan ikinci anlaşma ise “Devletlerle Diğer Akit Devlet Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesine Dair (ICSID) Konvansiyonu”dur[25].

Uluslararası anlaşmalar, uluslararası hukukun bir kaynağını teşkil etmektedir. Uluslararası hukukun uygulanması açısından, ICSID kapsamında göze çarpan uluslararası anlaşmalar, iki taraflı yatırım anlaşmaları olabileceği gibi çok taraflı anlaşmalar da olabilir.

  1. İki Taraflı Yatırım Anlaşmaları

İki taraflı yatırım anlaşmaları, ICSID tahkim heyeti önünde, uyuşmazlığın çözümü esnasında, uygulanacak hukuk açısından kaynak olarak alınan önemli unsurlardan biridir. Esasen taraflar, aralarındaki uyuşmazlığı ICSID tahkimine götürme konusunda anlaşmış olmalıdırlar. Bu, ICSID yargısının temel koşulu ve onu iradeye tâbi kılan en belirgin etkendir. Taraflar bu yöndeki iradelerini geçerli bir tahkim anlaşması veya tahkim kaydı ile gösterirler. Ancak, günümüzde, “tahkim kaydı” kavramı genişletilmeye başlanmış ve “arbitration without privity” kavramı kapsamında yabancı yatırımların çekilmesi hedeflenmiştir. Bu kavram, tahkime başvuru konusunda tarafların açık iradeleri bulunmasa dahi, ev sahibi ülkenin yabancı yatırımlarla ilgili mevzuatında uyuşmazlıkların ICSID tahkimine götürülebileceğine dair bir hüküm bulunmasını veya iki veya çok taraflı anlaşmalarla uyuşmazlıkların çözülebilmesi için ICSID tahkimine gönderme yapılmış olmasını yeterli saymaktadır. Günümüzde, birçok ikili yatırım anlaşması, ICSID tahkimine gönderme yapan hükümler içermektedir. İkili yatırım anlaşmalarında uyuşmazlıkların çözümü için ICSID tahkimine yapılan bu göndermeler, ICSID tahkimine gidilmesi konusunda birer irade beyanı olarak kabul edilmiştir[26].

  1. Çok Taraflı Yatırım Anlaşmaları

Yabancı yatırımlarla ilgili olarak, yatırımın bütün yönlerini kapsayan çok taraflı anlaşmaların akdedilmesiyle ilgili geçmişte sarfedilen çabalar sonuçsuz kalmakla birlikte, yabancı yatırımların bazı yönlerini ilgilendiren anlaşmaların yanı sıra (ICSID ve MIGA gibi), farklı konularda olmakla beraber, mevcut birtakım çok taraflı anlaşmalar da yabancı yatırımlarla ilgili kurallara yer vermektedir. Son anılanlar arasında, Uluslararası Para Fonu Anlaşması, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (World Intellectual Property Organization- WIPO)’nün ilgili anlaşmaları yer almaktadır. ICSID tahkiminde uluslararası hukukun bir parçası olarak kullanılan çok taraflı anlaşmalar da mevcuttur. SPP v. Egypt davasında, Mısır, 1972 tarihli “Dünyanın Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına dair UNESCO Sözleşmesi’ne gönderme yaparak, kanunda bulunan boşluğun doldurulması amacıyla UNESCO Sözleşmesinin uygulanabileceğini iddia etmiş, hakem heyeti ise, UNESCO Sözleşmesi, uluslararası hukukun bir parçası olması sebebiyle her halükârda uygulanacağını belirtmiştir[27].

  1. Uluslararası Teamül Kuralları ve Hukukun Genel İlkeleri

Uluslararası teamül kuralları, zaman içerisinde, devletler arasında etkin, yaygın ve genel bir uygulama alanı bulmuş olan mutad davranış kurallarından oluşmaktadır. Bir başka deyişle, teamül, genel ve yaygın uygulamadan gelen mutad davranış kurallarının hukuk kuralları olarak kabul edilebilmesi anlamını da taşımaktadır. ICSID hakem heyetleri, uluslararası teamül kurallarını, gerek Sözleşme’nin 42/1, gerek 42/2.maddeler kapsamında uygulamaktadır. Özellikle, kamulaştırma halinde ve tazminata hükmedilirken bu konulardaki teamül kurallarının varlığından bahsedildiği görülmektedir. Hukukun genel ilkeleri, uluslararası teamül kurallarına göre, daha teknik bir yapıya sahip oldukları için ICSID tahkiminde de geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Örneğin, Amco v. Indonesia dâvasında kazanılmış haklara saygı ilkesi, davacı tarafından alınan yatırım izninin incelenmesi sırasında göz önünde bulundurmuştur. Bunun yanında, AAPL v. Sri Lanka dâvasında da maruz kalınan zararın, zararın meydana geldiği ülke tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna varılmış ve uluslararası hukuk gereği devletin sağlaması gereken korumayı sağlayamaması dolayısıyla uğranılan zararlardan sorumlu olması kuralına dayanılmıştır[28].

  1. ICSID TAHKİM UNSURLARI ve BAŞVURU YOLU
    1. ICSID Tahkim Unsurları

ICSID sözleşmesinin uygulama alanına devletlerle diğer devlet vatandaşı gerçek ve tüzel kişiler arasındaki yatırım uyuşmazlıkları girmektedir. Sözleşmenin uygulama alanına ilişkin bir sorun olan hangi durumlarda ve hangi şartlar altında Merkez tahkimine gidileceği konusu aynı zamanda Merkez’in yargılama yetkisinin de sınırlarını belirlemektedir. Bir uyuşmazlığın Merkezin yargısına tâbi olabilmesi için Sözleşmenin 25.maddesinde öngörülen bir takım şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Buna göre ilk şart olarak, taraflar ICSID tahkimini uyuşmazlıklarına uygulamak konusunda yazılı olarak bir anlaşma yapmış olmalıdırlar. Uyuşmazlığı ICSID tahkimine getiren taraflar ve aynı zamanda uyuşmazlığın tarafları bir akit devlet ve diğer bir akit devletin vatandaşı olmalıdır. Söz konusu uyuşmazlık, yatırımdan kaynaklanan hukukî bir uyuşmazlık olmalıdır[29].

Rıza şartının gerçekleşmesi için ihtilâftan önce veya sonra yapılan bir yazılı anlaşmanın varlığı yeterlidir. Böyle bir anlaşmanın yokluğunda, devlet ve karşı tarafın tâbiiyetinde bulunduğu devlet arasında yapılmış olan ikili yatırım anlaşması varsa ona bakmak gerekir. Söz konusu anlaşmada ICSID tahkimine rıza gösterilmiş ise tahkime başvurulabilir. Ancak, bu durumda da ikili yatırım anlaşmasında ICSID tahkimine başvurulmadan önce gerçekleşmesi öngörülen şartların varlığı gerekmektedir. Örneğin, tahkimden önce barışçıl yöntemlerle (uzlaşma, arabuluculuk gibi) uyuşmazlığa çözüm aranması veya ev sahibi ülkedeki iç yargı yollarının tüketilmiş olması veya devam eden bir dâva söz konusuysa bunun sonuçlanmamış olması gibi şartlar aranabilir. İşte, bu durumda ICSID tahkimine, ancak bu yolların tüketilmesinden sonra başvurulabilir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, ev sahibi devletin ve yabancı yatırımcının tâbiiyetinde olduğu devletin sadece Sözleşmeye taraf olmaları uyuşmazlığın ICSID tahkim kuralları çerçevesinde çözümlenmesi için yeterli değildir. Bu durum, sadece her iki devletin de ICSID tahkim mekanizmasının kullanılabileceği yönündeki isteğinin bir göstergesidir; tarafları yükümlülük altına sokmaz. Ancak, ICSID tahkim kuralları çerçevesinde çözüme kavuşmuş birçok dâvada, yabancı yatırımcının tâbi olduğu devlet ve ev sahibi devlet arasındaki ikili yatırım anlaşmasında ICSID tahkimine rıza gösterilmiş olması yeterli bulunmuştur. İkili yatırım anlaşmasına dayanarak ICSID tahkimine başvurulması durumuna örnek olan ilk dâva, Asian Agricultural Products Ltd. (AAPL) v. Republic of Sri Lanka dâvasıdır. Bu dâvada, yatırımcı firma, ICSID’in yetkisine İngiltere ve Sri Lanka arasındaki yatırım anlaşmasına dayanarak başvurmuştur. Bu uyuşmazlığın çözümünde, ICSID tahkimi yoluna başvuruyu yatırımcı yaptığından, ICSID’in yetkisi tartışılmamış ve iki taraflı yatırım anlaşmasında sunulan öneriye yatırımcının icazet verdiği kabul edilmiştir[30].

Sözleşmenin 25.maddesine göre gerçekleşmesi gereken ikinci şart, tarafların tâbiiyeti ile ilgili olan şarttır. Buna göre, taraflardan biri devlet, diğeri ise Sözleşmeye taraf olan devlet tâbiiyetini taşıyor olmalıdır. Burada tâbiiyetten kasıt, sadece tüzel kişileri değil, gerçek kişileri de kapsamaktadır. Yani, gerçek kişi olan bir yabancı yatırımcı, ev sahibi devletin karşısında taraf olarak bir ICSID tahkimi dâvasında yer alabilir. Gerçekleşmesi gereken üçüncü şart ise uyuşmazlığın yatırım ile ilgili olmasıdır. Sözleşmede açık bir yatırım tanımı yapılmamıştır. Dolayısıyla bu noktada incelenmesi gereken, eğer varsa, tarafların ICSID tahkimine gitme konusundaki rızalarını gösteren ikili yatırım anlaşmalarıdır. Söz konusu yatırım anlaşmalarında ayrıntılı bir şekilde yatırım, yatırımcı gibi terimlerin tanımları yapılmıştır. Buradan yola çıkarak ne tür bir uyuşmazlığın yatırım uyuşmazlığı olarak kabul edileceğini tespit etmek mümkün olabilir[31].

Özetle bir uyuşmazlığın ICSID tahkimine götürülebilmesi için aşağıdaki artların varlığı aranmaktadır. Bunlar[32]:

  • Taraflar arasında ICSID tahkimne gitme konusunda yazılı bir anlaşma.
  • Uyuşmazlığın ICSID Konvansiyonuna taraf devlet veya devlet birimleri ile diğer bir akit devlet vatandaşı yatırımcı arasında olmalıdır.
  • Uyuşmazlığın yatırımdan kaynaklı bir hukuki uyuşmazlık olması

 

 

  1. ICSID Tahkimi Başvuru Yolu, Tahkim Yeri ve Dili

Tahkime gitmek isteyen bir âkit devlet veya yatırımcı konuyu Genel Sekreterliğe yazılı olarak bildirir. Başvuru, tarafların kimliklerini, anlaşmazlık konularını ve tahkime ilişkin rızalarını içeren belgeleri ihtiva eder. Genel Sekreterlik istemin bir örneğini karşı tarafa iletir. Genel Sekreterlik başvuru üzerine bir değerlendirme yapar ve bunun sonucunda iki türlü karar verebilir. Ya başvuruda yer alan bilgilere dayanarak anlaşmazlığın Merkezin yargı alanı dışında kaldığını saptayarak başvuruyu reddedecek, ya da başvuru aranılan şartları taşıyorsa onu kaydedecektir. Genel Sekreterliğin başvuruyu kabul etmesinden sonra hakem heyeti oluşturulacaktır. Hakem heyetinin oluşturulması tamamen tarafların rızalarına bağlıdır. Hakem heyeti tahkim talebinin kaydedilmesini takiben en kısa zamanda oluşturulur. Heyet ya tek hakemden ya da tarafların üzerinde anlaşacağı tek sayıda hakemlerden oluşur. Taraflar hakemlerin sayısı veya atanma usulü üzerinde başvurudan itibaren 60 gün içinde anlaşmış olmalıdırlar, anlaşamamışlarsa, taraflara Genel Sekreterlikçe 30 günlük bir ek süre verilir ve bu süre içinde tarafların ayrı ayrı atayacakları birer hakemle ve heyetin başkanlığını yapacak, tarafların birlikte atayacağı üçüncü hakemi belirlemeleri istenir. Böylece heyet bu üç hakem ile oluşturulmuş olur. Taraflar bu toplam 90 günlük süre içerisinde de hakem heyetini oluşturamazsa, her bir taraf Genel Sekretere ileteceği yazılı taleple İdari Konsey başkanından henüz atanmamış hakem ya da hakemleri atamasını ve başkanlık yapacak hakemi tayin etmesini isteyebilir[33]. Merkezde, uyuşmazlıkların çözümü safhasında akit devletlerce bildirilmiş uzman kişilerden oluşan uzlaştırıcılar ve hakemler görev almaktadır. Taraflar isterlerse kendilerine kolaylık sağlamak amacıyla Merkez tarafından oluşturulan ve akit devletlerce bildirilmiş uzman kişilerden oluşan uzlaştırıcılar ve hakemler listesinden (panellerden) faydalanabilir[34], ya da aralarında anlaşarak başka hakemleri görevlendirebilir ve Merkez’e bildirebilirler[35].

Hakemler kural olarak Merkez’de (Washington) yargılama yaparlar; fakat tarafların anlaşmasına bağlı olarak bu kurala bazı istisnalar getirilmiştir. Merkezin bu amaçla düzenleme yapacağı resmi ve özel herhangi uygun bir kuruluşta veya daimi hakemlik divanı da tahkim yeri olarak belirlenebilir. Genel Sekreterliğe danışıldıktan sonra Komisyon ve Heyetçe uygun görülen herhangi bir yerde yargılama yapılabilir. Taraflar, tahkim prosedüründe bir veya birden fazla dilin kullanılması konusunda anlaşabilirler. Ancak, tarafların anlaştıkları dil Merkezin resmi dillerinden biri değilse, bu dilin kullanılabilmesi için Heyetin, Genel Sekretere danıştıktan sonra bu dilin kullanılmasına izin vermesi lazımdır. Tarafların böyle bir anlaşması yoksa her bir taraf, Merkezin resmi dillerinden birini seçebilir. Merkezin resmi dilleri; İngilizce, Fransızca ve İspanyolca’dır[36].

  1. ICSID TAHKİMİNDE UYGULANACAK HUKUK
    1. Taraflarca Uygulanacak Hukukun Seçilmiş Olması

Tahkim kararları her zaman taraflar arasındaki ilişkiye uygulanabilecek olan esasa ilişkin hukuk kuralları çerçevesinde belirlenmektedir. ICSID Sözleşmesi bu tür hukuk kurallarını bünyesinde ihtiva etmemektedir. Sözleşme, yalnızca, uyuşmazlıkların çözümü için usule ilişkin bir çerçeve belirlemektedir. Ancak, Sözleşmenin 42.maddesi, tahkim heyetinin belirli bir uyuşmazlığa hangi hukukun uygulanması gerektiğini tespit edebilmesi için bir mekanizma öngörmüştür. Bu mekanizma, esneklik ve kesinliğin harmanlandığı bir yapıya sahiptir. Esneklik, taraflara uygulanacak hukuku belirlemeleri açısından verilmiş olan irade serbestisi sayesinde sağlanmaktadır. Kesinlik ise, tarafların böyle bir hukuk seçimi yapmamış oldukları durumda bile esasa uygulanacak hukukun belirlenebilmesinin (ev sahibi devletin hukukun uluslararası hukuk kuralları ile birlikte uyuşmazlığın çözümüne uygulanması) mümkün olması sayesinde sağlanmaktadır. ICSID tahkimi kapsamında görülecek olan yatırım uyuşmazlıklarının çözümünde hakem kurulunun hangi hukuku uygulayacağı, Sözleşmenin 42. maddesinde düzenlenmiştir[37]. Sözleşmenin ilgili maddesi birinci paragrafının ilk cümlesi, taraflara uyuşmazlığın çözümüne uygulanacak hukukun belirlenmesinde tam bir serbesti tanımıştır. Buradan yola çıkarak, ICSID tahkiminde esasa uygulanacak hukukun tespitinde hakemlerin öncelikli olarak değerlendirecekleri unsurun taraf iradeleri olacağı açıktır[38].

Uluslararası Özel Hukuk’ta irade serbestisi, tarafların aralarında yapmış oldukları ve borç doğuran bir özel hukuk sözleşmesini belirli bir hukuka bağlı kılabilme yetkisini gösterir. Bu ilke, gerek taraf iradesine tanıdığı önem ve gerek sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümünde sağladığı öngörülebilirlik ve kolaylık açısından tüm ülkelerde ve özellikle uluslararası sözleşmelerde genel kabul görmüş ve artık akitler alanında hukuk sistemlerinin ortak özelliği olmuştur[39].

Taraflar akde uygulanacak hukuku, sözleşmelerinde veya ana sözleşmelerinden bağımsız olarak yapacakları bir sözleşmede veya heyet önünde açık olarak belirtmişlerse bu durumda söz konusu olan açık hukuk seçimidir. ICSID Sözleşmesinde esasa uygulanacak hukukun seçiminin açık olarak yapılması üzerinde durulmakta ve 42(1). maddenin de bu yönde yorumlanması gerektiği çoğunlukla savunulsa da, bazı ICSID tahkimi kararları ışığında, zımnî bir hukuk seçiminin mümkün olabileceği yönünde bir olasılık da vardır. Uluslararası özel hukuktaki yaklaşıma göre, zımnî hukuk seçimi, akitten, şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaşılmalıdır. Eğer açık bir seçim söz konusu değilse, zımnî seçim çeşitli vakıalara dayanılarak tespit edilmelidir. Doktrindeki genel kanıya göre, zımnî seçimin mümkün olabilmesi için bu vakıalardan birkaçının aynı hukuk sistemini işaret etmesi gerekmektedir[40]. Bununla birlikte, zımnî hukuk seçimine yapılan eleştiriler, somut olaya ilişkin objektif sonuçlardan temel almaktadır ve bu bağlamda, Sözleşmenin 42(1).maddesinin ikinci cümlesinin saf dışı bırakılması ihtimalinden endişe duyulmaktadır. Özellikle, zımnî bir hukuk seçiminin kriterleri Sözleşmede açık olarak belirlenmediğinden, bu durumda, keyfi bir anlayış söz konusu olabileceğinden, taraf iradelerinin hukuk seçimi doğrultusunda geniş olarak yorumlanabilecektir. Bu durumda da taraflar hukuk seçimi yapmadığında, esasa uygulanacak hukukun hakemlerce tespit edilme usulünü düzenleyen 42(1).maddenin ikinci cümlesi yaygın bir uygulama alanı bulamayacaktır[41].

  1. Taraflarca Uygulanacak Hukukun Seçilmemiş Olması

Tarafların hukuk seçimi yapmamış oldukları durumda, tahkim heyeti, uyuşmazlığın esasına ev sahibi devletin hukukunu bu hukukun kanunlar ihtilâfı kuralları ve uluslararası hukukun uygulanabilir kuralları ile birlikte uygulayacaktır[42]. Burada, esasa uygulanacak hukuku belirleyici özellik taşıyan kanunlar ihtilâfı kuralları, ev sahibi devlet hukukunun kanunlar ihtilâfı kurallarıdır.

  1. ICSID HAKEM KARARI, SONUÇLARI, KARARA KARŞI MÜRACAAT VE BAĞLAYICILIK
    1. Hakemin İncelemesi ve Karar Alması

Hakem heyeti öncelikle karşısına gelen ihtilafı çözmeye yetkili olup olmadığına karar verecektir. Re’sen ya da taraflardan birinin talebi üzerine bu inceleme yapılabilir. Taraflardan birinin bu yönde yapacağı bir itiraz, heyet tarafından bir ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilebilir. Hakem heyetinin tarafların karşılıklı haklarını korumak için ihtiyati tedbirler alması mümkündür. Aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça heyet, taraflardan belge ve delil göstermelerini isteyebilir.

Heyet kararını oy çokluğu ile verir. Heyetin herhangi bir üyesi karara kendi fikrini veyahut muhalefet şerhini ekleyebilir. Heyet kararı yazılı olalı ve oy veren tüm üyelerce imzalanmalıdır. Merkez tarafların rızası olmadan kararı kendiliğinden yayınlayamaz. Verilen karar genel sekreterliğe tevdi edilir. Genel sekreterlik kararı taraflara tebliğ eder. Karar tebliğ tarihinden itibaren yürürlüğe girer. Karar tarihinden itibaren 45 gün içerisinde, kararda gözden kaçmış bir husus var ise taraflardan birinin talebi üzerine ek karar verilebilir ya da yazım hataları düzeltilebilir[43].

  1. Hakem Kararına Karşı Müracaat

Hakem kararına karşı müracaat açısından 3 yol öngörülmüştür. Bunlar kararın yorumunu talep[44], yeni maddi vakıaların ortaya çıkması nedeni ile kararın yeniden gözden geçirilmesi[45] ve belirli sebeplerin varlığı halinde kararın hükümsüz kılınmasıdır[46]. Kararın hükümsüz kılınması talebine esas edilebilecek durumlar heyetin uygun şekilde teşekkül ettirilmediği, heyetin yetkisini aştığı, heyetin rüşvet aldığı, mahkemenin temel kurallarından ciddi sapma olduğu ve kararda gerekçelerin belirtilmediği halleridir[47].

  1. Kararına Sonuçları, Bağlayıcılığı ve Tenfizi

ICSID hakem kararları taraflar için bağlayıcı olacak ve daha üst bir makama götürülemeyecektir. Eğer yukarıda bahsedilen karara karşı müracaat yollarından yorum, düzeltme ve hükümsüz kılmayı gerektiren bir durumun varlığı yok ise taraflar karara uymak ve hükümlerini yerine getirmek zorunda kalacaklardır. Her üye devlet ICSID hakem kararını bağlayıcı kabul eder ve kararın parasal yükümlülüklerini kendi sınırları içinde kendi devletinin mahkemesinin bir nihai kararıymış gibi yerine getirmek durumundadır[48].

Bir akit devletin sınırları içerisinde kararın tanınmasını ve tenfizini isteyen taraf, akit devletin bu amaçla belirleyeceği mahkemeye, kararın onanmış bir örneğini sunacaktır. Bu usul dolayısıyla iç hukukta hakem kararına karşı tanıma veya tenfiz sırasında yer alan itirazların ileri sürülmesi engellenmiştir. Hatta hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğu iddiasıyla da tanınması veya tenfizi engellenemeyecektir[49].

Hakem kararının icrası da talep edilen akit ülkesinin iç hukukuna göre yapılacaktır. Kara Avrupa hukuku ve Anglo Amerikan hukuku farklılıkları gibi hususlar, konvansiyona konulacak ortak bir metodun iç hukuklara uyarlanmasına engel olmuştur. Bu sebeple kararın icrasında her devletin kendi iç hukuk kurallarına riayet edilecektir[50].

  1. ICSID TAHKİMİNDE TÜRKİYE VE TÜRK YATIRIMCI ÖRNEKLERİ
    1. Türkiye’ye Karşı Yapılan Başvurular
      1. Motorola Corporation Inc. ve Türkiye

ICSID tahkim merkezinde bu güne kadar Türkiye aleyhine açılan davalardan ilki Motorola Credit Corporation Inc tarafından 28 Aralık 2004’de Türkiye’ye karşı açılmıştır. Tarafların talebi üzerine mahkeme süreci sona erdirme anlaşmasını, Hakemlik Kuralları 43/1 uyarınca, 21 Kasım 2005 tarihinde karara geçirmiştir[51].

  1. PSEG Global ve Türkiye

Amerikalı şirket PSEG Global Inc. tarafından 22.3.2002 tarihinde açılmıştır. Uyuşmazlık, Konya-Ilgın’da yapılacak olan enerji santraline ilişkin sözleşmeden doğmuştur. Bu davada Türkiye’nin, yatırımın fiilen başlamamış olması sebebiyle ICSID tahkimine gidilemeyeceğine ilişkin iddiası kabul edilmemiştir. Türkiye, 19.01.2007 tarihinde sonuçlanan ICSID tahkiminde, Amerikalı yatırımcı PSEG Global’e 9.061.479.34 ABD Dolarını faiziyle beraber ödemeye mahkûm edilmiştir. Ayrıca Türkiye bu davada PSEG’e 4.602.73,70 dolar yargılama gideri ve hakem ücreti ödemekle yükümlü kılınmıştır. Ayrıca, Türkiye avukatlık ücreti ve yargılama gideri olarak 8.950.832.10 ABD Doları ödemişti. Kısacası Türkiye bu davada 20 milyon dolardan fazla ödeme yapmak zorunda kalmıştır[52].

  • Comentownia ve Türkiye

Çukurova ve Kepez Elektrik’e el koyulması sonucu ICSID’e yapılan bir diğer başvuru Polonya yasalarına göre kurulu Cementownia tarafından 16 Kasım 2006’da gerçekleştirilmiştir. Davacı iddialarını Enerji Şartı Sözleşmesi’ne dayandırmıştır. Polonya ICSID Sözleşmesi’ne taraf olmadığından dava Ek Araçlar kapsamında açılmıştır. Cementownia, Türk yetkilileri Türkiye'nin en büyük hidroelektrik şirketlerinden olan Çukurova Elektrik Anonim Şirketi (CEAS) ve Kepez Elektrik Türk Anonim Şirketi'nin (Kepez) malvarlığına el koyması ve bunların imtiyaz sözleşmelerini feshetmesinden sonra dava açan bir diğer yabancı yatırımcı şirkettir. Dava değeri 4 milyar ABD Dolarıdır. Türk hükümeti, bu şirketlerin Uzan ailesine ait olduğunu ileri sürerken, Cementownia şirketlerin hisselerini Türkiye'nin bu şirketlere el koymasından az önce devraldığını iddia ediyordu. Bu davaya ilişkin 17 Eylül 2009'da verdiği kararında Hakem Heyeti, Davacının CEAS ve Kepez'e hissedar olduğunu ve Antlaşma anlamında yatırımcı sayıldığını ortaya koyan yeterli ve ikna edici delil sunamadığına karar verdi. Ayrıca, Hakem Heyeti, Davacının, yatırımcı niteliğine haiz olmadığını bildiği halde tahkime başvurmakla kasten ve kötü niyetle tahkim yargılamasını suiistimal ettiğini vurguladı. Ayrıca, Hakem Heyeti, Davacının tahkim yargılamasını geciktirecek işlemler yaparak tahkim masraflarının artmasına sebebiyet vermek suretiyle tahkim yargılamasını yanlış yönlendirdiğine de hükmetti. Davacı taraf mahkeme masraflarına mahkûm edilmekle beraber, Türkiye'nin manevi tazminat talebi de kabul edilmedi[53].

 

  1. Europe Cement ve Türkiye

Europe Cement davası Cementownia davasının aynası gibidir. Türkiye, Davacının CEAS ve Kepez hisselerine sahip olduğuna dair yeterli delil gösteremediğini iddia etti ve iddiası haklı bulundu. Davacı tarafından Europe Cement'in CEAS ve Kepez'in ortağı olduğuna dair sunulan deliller 30 Mayıs 2003 tarihli hisse devir sözleşmesinin kopyası ile 10 Ocak 2005 tarihinde çıkarılan hamiline hisse senetlerinin kopyalarıdır. Davalı Türkiye bu belgelerin sahte olduğunu savundu. Bunun üzerine Hakem Heyeti bu belgelerin orijinallerinin ve onların sahte olmadığını ve Davacının CEAS ve Kepez'in hissedarı olduğunu kanıtlayan ilgili diğer belgelerin sunulmasını istedi. Ancak, Davacı, Hakem Heyeti'nin istediği bu belgeleri sunamadı. Böylece Davacı uyuşmazlığın doğduğu tarihte Türkiye'de yatırım sahibi olduğunu kanıtlayamadı. Kısacası, Davacı, Antlaşma Madde 26/1 uyarınca gerekli olan yatırımcı sıfatını ve Hakem Heyetinin yetkisini ortaya koyamadı. Hakem Heyeti, 13 Ağustos 2009'da, yetkisizlik kararı verdi, yargılama masraflarını Davacı tarafa yükledi ancak Türkiye lehine manevi tazminata hükmedilmedi[54].

  1. Tulip Real Estate and Development ve Türkiye

Emlak Konut GYO A.Ş. tarafından ihale edilen İstanbul Bahçeşehir Ispartakule 3. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı İşi’ni; çoğunluk hisseleri, bir Hollanda şirketi olan Tulip Real Estate and Development Netherlands BV’ye ait olan Tulip Gayrımenkul Geliştirme ve Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile Türk ortakları FMS, Mertkan ve İlci firmalarından oluşan Ortak Girişim üstlenmişti. Sözleşmenin işin süresinde tamamlanmadığı gerekçesi ile 18 Mayıs 2010 tarihinde Emlak Konut GYO tarafından feshedilmesi üzerine, Hollandalı şirket Tulip BV tarafından, kendilerine yeterli süre uzatımı verilmeksizin sözleşmenin haksız olarak feshedildiği ve Türkiye’deki yatırımlarına devlet müdahalesi ile el konulduğu, böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Hakkında Anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ettiği iddiası ile 11.10.2011 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ICSID nezdinde tahkim davası açmıştı. Davada Tulip BV yaklaşık olarak 280 milyon euro olduğunu iddia ettiği zararının faizi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nden tazminini talep etmişti. Söz konusu dava 25 Şubat 2014 tarihinde karara bağlanmış olup, 10.03.2014 tarihinde açıklanan kararda, davacı Tulip BV’nin tüm taleplerinin reddine karar verilmiştir[55].

 

  1. Saba Fakes ve Türkiye

GSM operatörü Telsim’in büyük oranda hissedarı Hollandalı şirket Saba Fakes’in, Türkiye'ye karşı açtığı 19 milyar dolarlık davadır. Hollanda ve Ürdün uyruklukları taşıyan Saba Fakes isimli bir yatırımcı, Telsim’deki Uzan ailesinin elinde olan % 67’lik hissenin sahibi olduğu ve Telsim’e hukuk dışı bir şekilde el konulması ve kötü yönetilmesi sonucu zarara uğradığını iddia ederek 4 Mart 2008 tarihinde ICSID’e başvurdu. Saba Fakes iddialarını Türkiye – Hollanda İkili Yatırım Sözleşmesi’nin yatırımcıya dürüst ve eşit davranma (Madde 3/1), millileştirmede uygun bir tazminat ödeme (Madde 5), getiri, kar gibi nedenlerden kaynaklanan ödemelerin gecikmeksizin transfer edilmesi (Madde 4), yatırıma gerekli koruma ve güvenceyi sağlama (Madde 3/2) ve yatırımı güvence altında tutmak için ekonomik işbirliğini geliştirme (Madde 2/1) gibi düzenlemelerine dayandırmaktaydı. Mahkeme, davacı ile Uzan arasındaki mutabakatın hiçbir zaman söz konusu hisselerin hukuken davacıya geçmesine yönelik bir etkinlik taşımadığı, dolayısı ile ICSID Sözleşmesi’nin 25/1. Maddesi anlamında bir yatırımın olmadığını tespit etmiş ve bu nedenle yargı yetkisinin olmadığına karar vermiştir[56].

  • Libananco Holdings Co. Limited ve Türkiye

Kıbrıs’ta mukim Libananco Holdings Co. Limited, ICSID tahkim merkezinde Türkiye’ye karşı 19.4.2006 tarihinde 10 milyar dolarlık elektrik üretimi ve dağıtımı imtiyaz sözleşmesinden kaynaklanan dava açmıştı. Başvuru Kıbrıs Rum Kesimi ile Türkiye’nin arasında bir ikili yatırım sözleşmesi olmaması nedeniyle Enerji Şartı Sözleşmesi çerçevesinde yapılmıştı. Mahkeme 18 Aralık 2006’da kurulmuştu. Davacı Libananco, Türkiye’nin el koyduğu Çukurova ve Kepez Elektrik şirketlerindeki hisselerinden dolayı şikâyetçi olmuştu, Türkiye ise söz konusu şirketin bir “hülle” şirket olduğunu ve adı geçen şirketlerde hissesinin bulunmadığını iddia etmişti. Mahkeme, davacıların ÇEAŞ ve KEPEZ’e el konulduğu tarih olan 12 Haziran 2003 öncesinde bu şirketlerin hisselerini elinde bulundurduklarına ilişkin geçerli belge sunamadıkları nedeniyle Türkiye lehine karar vermiştir. Ancak, Davacı Libananco, ICSID kararları temyize götürülemediği için kararın iptalini talep etti. İptal davası ise 20 Aralık 2011'de açıldı. Taraflara, 6 Mayıs 2013'te yargılamanın kapatıldığı bildirildi ve 120 günlük, uzatmayla 180 günlük karar verme sürecine geçildi. Beklenenden kısa bir süre içerisinde 22 Mayıs'ta çıkan 69 sayfalık kararla Libananco'nun tüm talepleri reddedildi. Ayrıca yaklaşık 15 milyon 602 bin 500 dolarlık dava masraflarının ödenmesine ilişkin daha önce verilen yürütmeyi durdurma kararı da kaldırıldı[57].

 

  1. Türk Yatırımcıların Yaptığı Başvurular
    1. Bayındır İnşaat – Pakistan

Bayındır İnşaat, Pakistan Ulusal Otoyol Kurumu ile yaptığı otoyol inşaat sözleşmesinin iptalinden kaynaklı uyuşmazlık nedeniyle 1 Aralık 2003’de Merkez’e başvurmuştur. Bayındır İnşaat başvurusunda Türkiye – Pakistan İkili Yatırım Sözleşmesi’ne dayanmıştır. 15 Haziran 2004’de kurulan mahkeme ev sahibi devletin İkili Yatırım Sözleşmesi II/2. Maddesine göre “dürüst ve eşit davranma” sorumluluğuna ve ulusal 230 muamele ile en çok gözetilen ulus ölçütlerine aykırı davranmadığına ve III/1. Maddesine aykırı millileştirme yapmadığına karar vermiştir[58]

  1. Rumeli Telekom ve Telsim Mobil – Kazakistan

Rumeli Telekom A.Ş. ve Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş.’nin Kazakistan’da kazandığı mobil telekomünikasyon lisans hakkının millileştirilmesine ilişkin 30 Ağustos 2005 tarihli başvurusu Türkiye – Kazakistan İkili Yatırım Sözleşmesi çerçevesinde kabul edilmiş ve Rumeli Telekom tazminat almaya hak kazanmıştır. Kazakistan’ın iptal başvurusu da ad hoc komite tarafından kabul edilmemiştir. Nihai karar 20.07.2008'de taraflara gönderilmiştir. Kazakistan Devleti'nin davacı tarafa 125 milyon USD + faiz + masrafları ödemesine karar verilmiştir[59].

  • Sistem Mühendislik – Kırgızistan

Sistem Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.S. Kırgızistan’daki otel işletmeleri ile ilgili yatırım uyuşmazlık konusu dava da 12 Nisan 2006’da ICSID’e taşımıştır ve dava 9 Eylül 2009 tarihinde Sistem Mühendislik'in lehine sonuçlanmıştır[60].

  1. Barmek Holding – Azerbaycan

Barmek Holding ile Azerbaycan arasındaki elektrik imtiyazı ile ilgili 16 Ekim 2006 tarihinde açılan uyuşmazlıkta ise taraflar aralarında anlaştıkları için dava sona ermiş ve tarafların talebi üzerine anlaşma 28 Eylül 2009 tarihinde mahkeme tarafından karar olarak düzenlenmiş ve uzlaşma ile neticelenmiştir[61].

 

 

 

 

 

 

SONUÇ

ICSID Sözleşmesi, yabancı yatırımlara uygulanacak muamele açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde devletler arasında yapılmış ve yapılmakta olan çok sayıda ikili yatırım anlaşmasında ICSID tahkimi uyuşmazlık çözüm merci olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple ICSID tahkimi önüne gelen davaların sayısında ICSID’in ilk yıllarına oranla ivmeli bir artış gözlenmektedir. Günümüzde ICSID tahkimine olan ilginin artmasında, ICSID’in tarafsız ve uluslararası niteliğinin yanı sıra, özellikle esasa uygulanacak hukuk açısından sağladığı hukukî güvencenin önemi yadsınamaz. Esasa uygulanacak hukuk ile ilgili düzenlemenin yer aldığı Sözleşmenin 42(1). maddesinde, taraflara hukuk seçimi serbestisi tanıyan subjektif bir bağlama kuralına, ve hukuk seçiminin yapılmamış olduğu durumda uygulanacak hukuka işaret eden objektif bir bağlama kuralına yer verilmiştir. Bu düzenleme taraflar için bir güvence ve öngörülebilirlik kaynağıdır.

Çalışmada ICSID tahkimi tarihçesi, kuruluş temelleri, teşkilat yapısı, başvuru prosedürü, hakem heyetinin teşkili, heyet kararlarının bağlayıcılığı, kararların sonuçları ve bunlara karşı müracaat yolları ile hakem kararlarının akit ülke iç hukukunda icrası konuları incelenmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Acar, M. (2015). Uluslararası Ticari Uyuşmazlıklarda ICSID Tahkiminin Yargılama Şekli. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Akıncı, Z. (2020). Milletlerarası Tahkim. Vedat Yayınevi, İstanbul.

Banu, Ş. (2005). Kurumsal Tahkim ve Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi. İmaj Yayınevi, Ankara.

Dost, S. (2006). Yabancı Yatırım Uyuşmazlıkları ve ICSID Tahkimi. Asil Yayınevi, Isparta.

Egemen Demir, I. (2013). Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Hallimerkezi (Icsıd) Tahkiminde Kişi Bakımından Yetki. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Ekşi, N. (2009). ICSID Hakem kararlarının Tanınması Tenfizi ve İcrası. Beta Yayınevi, İstanbul.

Erdoğan, F. (2004). Uluslararası Hukuk ve Tahkim. Seçkin Yayınevi, Ankara.

Giray, K. F. (2013). Milletlerarasında Yatırım Tahkiminde Kamulaştırmadan Doğan Tazminat ve Tazminatın Hesaplanmasında Kullanılan Yöntemler. Beta Yayınevi, İstanbul.

ICSID. Beta Yayınevi, İstanbul.

Karayel, İ. E. (2020). ICSID Tahkimi ve ICSID Tahkiminin Kötüye Kullanılması Bakımından Türkiye Örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.

Nomer, E., Ekşi, N. ve Öztekin Gelgel, G. (2013). Milletlerarası Tahkim Hukuku. Beta Yayınevi, İstanbul.

Öztürk, N. Ö. (2006). ICSID Tahkiminde Esasa Uygulanacak Hukuk. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Şanlı, C. (1986). Milletlerarası Ticari Tahkimde Esasa Uygulanacak Hukuk. Banka ve Ticaret Enstitüsü Yayınevi, Ankara.

Şanlı, C., Esen, E. ve Ataman-Figanmeşe, İ. (2020). Milletlerarası Özel Hukuk. Beta Yayınevi, İstanbul.

Tekinalp, G. (2004). Uluslararası Özel Hukuk Bağlama Kuralları. Vedat Yayınevi, İstanbul.

Tiryakioğlu, B. (2001). Doğrudan Yabancı Yatırımlara İlişkin Uluslararası Düzenlemeler. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Yayınevi, Ankara.

Torun, Y. (2011). Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözüm Merkezi (ICSID) Hakem Kararlarına Karşı Hukuki Başvuru Yolları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Yılmaz, İ. (2004). Uluslararası Yatırım Uyusmazlıklarının Tahkim Yoluyla Çözümü ve

 

[1] Karayel, 2020: 70; Şanlı vd., 2020: 747.

[2] Yılmaz, 2004: 36.

[3] Torun, 2011: 6.

[4] Dost, 2006: 147.

[5] https://icsid.worldbank.org/about/member-states/database-of-member-states (Erişim Tarihi 01.12.2022)

[6] Acar, 2015: 7; Akıncı, 2020: 56.

[7] Akıncı, 2020: 58; Nomer vd., 2013: 121.

[8] Şanlı vd., 2020: 747; Tiryakioğlu, 2001: 150.

[9] ICSID Sözleşme m.18. “Merkez, tam olarak uluslararası tüzelkişiliğe sahip olacaktır. Merkezim yasal kişiliği şunları da kapsayacaktır. a - Sözleşme yapmak, b - Taşınır ve taşınmaz mal sahibi olmak veya satmak, c - Hukuk Davaları açmak.”

[10] Şit, 2005: 14.

[11] ICSID Sözleşme m.51. “(1) Taraflardan biri Genel Sekretere yazılı başvuruda bulunarak karar verildiğinde Heyetçe ve başvuruda bulunan tarafça bilinmeyen, başvuruda bulunanın ihmali nedeni ile bilmemezlik etmediği, bilinmesi kararı etkileyecek nitelikte bir gerçeğin ortaya çıkması nedeni ile kararın düzeltilmesini isteyebilir. (2) Başvuru bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonraki 90 gün içinde ve her halükârda kararın verilmesinden sonraki 3 yıl içinde yapılmalıdır. (3) Talep, mümkün olursa, kararı veren Heyete yapılmalıdır. Aksi halde bu bölümün 2 nci kısmına göre yeni bir Heyet oluşturulacaktır. (4) Heyet, şartların böyle gerektirdiğini düşünerek, yeni karar aşamasında, eski kararın uygulanmasını durdurabilir. Başvuruda bulunan, başvurusunda kararın ertelenmesini talep ederse, Heyet istemi hükme bağlayana kadar karar ihtiyarî olarak ertelenir.”

ICSID Sözleşme m.52. “(1) Taraflardan biri aşağıdaki hallerden birini veya bazılarım öne sürerek, Genel Sekreterliğe yazılı başvuru ile kararın geçersiz kılınmasını isteyebilir. a) Heyetin uygun bir şekilde oluşturulmadığı, b) Heyetin yetkisini aştığı, c) Heyet üyelerinden birinin rüşvet aldığı, d) Mahkemenin temel kurallarından ciddî bir sapma olduğu, e) Kararın dayandığı gerekçeleri belirtmediği. (2) Başvuru, rüşvet hali dışındaki bu durumda rüşvetin ortaya çıkmasından sonraki 120 gün içinde - kararı izleyen 120 gün içinde ve her halükârda kararı izleyen 3 yıl içinde yapılmalıdır. (3) İstem ulaştığında, Başkan, Hakem Panelinden 3 kişiyi ad hoc Komiteye atar. Bu komite üyelerinden hiçbirisi kararı veren heyetin üyesi, bu Heyet üyelerinden hiç birisi ile aynı ülke vatandaşı, anlaşmazlığa taraf olan ülke vatandaşı veya vatandaşı anlaşmazlığa taraf olan ülkenin vatandaşı, Âkit Ülkelerden biri tarafından Hakem Paneline atanmış veya aym anlaşmazlığa arabulucu olarak görev yapmış olamazlar. Komite, paragraf 3'de değinilen durumlar çerçevesinde kararın tümünü veya bir parçasını geçersiz kılmaya yetkilidir. (4) Madde 41, 45, 48, 49, 53 ve 54 ile VI ve VII nci kısımlar Komite önündeki Mahkemede de «icabi halinde» uygulanır. (5) Komite, şartların öyle gerektirdiğini düşünerek, eski kararın yürürlüğünü yeni karar çıkana kadar erteleyebilir. Başvuruda bulunan, başvurusunda kararın yürütülmesinin durdurulmasını isterse, yürütme Komite talebi karara bağlayana kadar ertelenir. 6) Karar geçersiz sayılırsa, anlaşmazlık taraflardan birinin istemi halinde, bu kısmın 2 nci bölümüne göre oluşturulacak yeni bir Heyete sunulur.”

[12] Akıncı, 2020: 60; Ekşi, 2009: 67.

[13]ICSID Sözleşme m.54. “(1) Her üye ülke bu sözleşmeye uygun olarak verilmiş her kararı bağlayıcı kabul edecek ve kararın parasal yükümlülüklerini kendi sınırları içerisinde kendi Devletinin mahkemesinin nihaî bir kararı gibi yerine getirecektir. Federal Anayasalı bir âkit ülke bu kararı Federal mahkemelerde yürütecek ve bu mahkemelerin karara Federe Devletin mahkemelerinin nihaî bir kararı gibi yaklaşmalarım sağlayacaktır. (2) Bir âkit ülkenin sınırları içerisinde bu kararın tanınmasını ve yürütülmesini isteyen taraf, âkit devletin bu amaçla atayacağı uygun bir mahkeme veya otoriteyi Genel Sekreterce onaylanmış kararın bir örneği ile donatacaktır. Her âkit devlet bu amaçla atayacağı uygun bir mahkemeyi veya diğer otoriteyi ve daha sonra bu atamada yapılacak değişikliği Genel Sekretere bildirecektir. (3) Kararın uygulanması, bu uygulamanın sınırları içinde âkit devletin kararların uygulanmasına ilişkin yapacağı kanunları gereğince yapılacaktır.”

[14] Giray, 2013: 60.

[15] Torun, 2011: 6.

[16] Şanlı vd., 2020: 750; Zenginkuzucu, 2012: 40.

[17] Erdoğan, 2004:170.

[18] Erdoğan, 2004:166.

[19] Erdoğan, 2004:168; Şanlı vd., 2020: 752.

[20] Yılmaz, 2004: 34.

[21] Egemen Demir, 2013: 13; Şanlı, 1986: 75.

[22] ICSID Sözleşme m.63: “ Eğer taraflar anlaşırsa arabuluculuk ve hakemlik davaları aşağıdaki yerlerde görülebilir. a) Merkezin bu amaçla düzenleme yapacağı resmî ve özel herhangi uygun bir kuruluşta veya Daimî Hakemlik Divanında, veya b) Genel Sekretere danıştıktan sonra Komisyon veya Heyetçe uygun görülecek herhangi bir diğer yerde.”

[23] ICSID Sözleşme m.10: “(1) Genel Sekreter ve Yardımcı Sekreterler İdarî Konseyin 2/3 luk çoğunluğu ve Başkanın aday göstermesi ile tekrar seçilme hakkı saklı olarak altı yıldan fazla olmamak üzere seçilirler. Başkan îdarî Konseyin üyelerine danıştıktan sonra söz konusu her makam için bir veya birden fazla aday gösterebilir. (2) Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcılığı ofisleri her türlü politik düşünceden bağımsız olarak hareket edeceklerdir. Ne Genel Sekreter, nede Genel Sekreter Yardımcıları hiçbir işte çalışamayacağı gibi, idarî konseyin onayı olmaksızın başka bir işle de iştigal edemeyeceklerdir. (3) Genel Sekreterin yokluğunda veya görevlerini ifa edemediği durumda ve Genel Sekreterlik makamının boşluğunda, Genel Sekreter Yardımcısı Genel Sekreter gibi hareket edecektir. Eğer birden fazla Genel Sekreter Yardımcılığı varsa bu durumda bunlar îdarî Konseyin belirleyeceği sıra ile Genel Sekreterlik yapacaklardır.”

[24] Şanlı vd., 2020 :604.

[25] Egemen Demir, 2013: 16.

[26] Öztürk, 2006: 76.

[27] Öztürk, 2006: 77.

[28] Akıncı, 2020: 64; Öztürk, 2006: 80.

[29] Akıncı, 2020: 65; Öztürk, 2006: 16.

[30] Öztürk, 2006: 17.

[31] Öztürk, 2006: 18.

[32] Şanlı vd., 2020: 753.

[33] ICSID Sözleşme m.37: “(1) Hakem Heyeti36 ncı maddeye uygun bir istem kaydedildiğinde en kısa zamanda oluşturulacaktır. (2) a) Heyet yalnız bir hakemden veya tarafların üzerinde anlaşacağı tek sayıda tayin edilmiş hakemden oluşacaktır. b) Tarafların hakemlerin sayısında veya atanma yöntemi üzerinde anlaşamamaları halinde, Heyet, taraflarca ayrı, ayrı atanan birer ve Heyetin Başkanlığım yapacak, tarafların ortak atadığı bir hakemden olmak üzere üç hakemden oluşacaktır.”

[34] ICSID Sözleşme m.13: “(1) Her âkit devlet, her Panel'e kendi vatandaşlarından veya diğer ülke vatandaşlarından 4 kişi atayacaktır. (2) Başkan her bir panele 10 kişi atayabilir. Ancak atanan her kişi farklı ülke vatandaşı olacaktır.”

[35] Öztürk, 2006: 19.

[36] Öztürk, 2006: 20; Şanlı vd.,2020: 757.

[37] ICSID Sözleşme m.42/1: “Heyet, anlaşmazlığa taraflarca üzerinde anlaşılacak hukuk kuralları çerçevesinde karar verecektir. Anlaşma sağlanamaması halinde Heyet anlaşmazlığa taraf olan Âkit ülkenin, hukukunun (Kanunların çalışması halinde uygulanacak kurallar da dahil olmak üzere) ve Uluslararası hukukun uygulanabilir kurallarını uygulayacaktır.”

[38] Öztürk, 2006: 21; Şanlı vd.,2020: 758.

[39] Çelikel, 2000:255; Öztürk, 2006: 21; Şanlı, 1986: 104; Tekinalp, 2004: 280.

[40] Çelikel, 2000:258; Tekinalp, 2004: 285.

[41] Öztürk, 2006: 42.

[42] ICSID Sözleşme m.42/1: “Heyet, anlaşmazlığa taraflarca üzerinde anlaşılacak hukuk kuralları çerçevesinde karar verecektir. Anlaşma sağlanamaması halinde Heyet anlaşmazlığa taraf olan Âkit ülkenin, hukukunun (Kanunların çalışması halinde uygulanacak kurallar da dahil olmak üzere) ve Uluslararası hukukun uygulanabilir kurallarını uygulayacaktır.”

[43] Akıncı, 2020: 65; Nomer vd., 2013: 116.

[44] ICSID Sözleşme m.50: “(1) Kararın anlamı veya kapsamı hakkında taraflar arasında bir anlaşmazlık olursa, taraflardan biri Genel Sekretere yazılı başvuruda bulunarak kararın yorumunu isteyebilir. (2) Başvuru, mümkün olursa, Kararı veren Heyete yapılmalıdır. Bu mümkün olmaz ise bu kısmın 2 nci bölümüne göre yeni bir Heyet oluşturulur. Heyet şartların böyle gerektirdiğini düşünerek, yeni karar aşamasında, eski kararın uygulanmasını durdurabilir.”

[45] ICSID Sözleşme m.51: “(1) Taraflardan biri Genel Sekretere yazılı başvuruda bulunarak karar verildiğinde Heyetçe ve başvuruda bulunan tarafça bilinmeyen, başvuruda bulunanın ihmali nedeni ile bilmemezlik etmediği, bilinmesi kararı etkileyecek nitelikte bir gerçeğin ortaya çıkması nedeni ile kararın düzeltilmesini isteyebilir. (2) Başvuru bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonraki 90 gün içinde ve her halükârda kararın verilmesinden sonraki 3 yıl içinde yapılmalıdır. (3) Talep, mümkün olursa, kararı veren Heyete yapılmalıdır. Aksi halde bu bölümün 2 nci kısmına göre yeni bir Heyet oluşturulacaktır. (4) Heyet, şartların böyle gerektirdiğini düşünerek, yeni karar aşamasında, eski kararın uygulanmasını durdurabilir. Başvuruda bulunan, başvurusunda kararın ertelenmesini talep ederse, Heyet istemi hükme bağlayana kadar karar ihtiyarî olarak ertelenir.”

[46] ICSID Sözleşme m.52: “(1) Taraflardan biri aşağıdaki hallerden birini veya bazılarım öne sürerek, Genel Sekreterliğe yazılı başvuru ile kararın geçersiz kılınmasını isteyebilir. a) Heyetin uygun bir şekilde oluşturulmadığı, b) Heyetin yetkisini aştığı, c) Heyet üyelerinden birinin rüşvet aldığı, d) Mahkemenin temel kurallarından ciddî bir sapma olduğu, e) Kararın dayandığı gerekçeleri belirtmediği. (2) Başvuru, rüşvet hali dışındaki bu durumda rüşvetin ortaya çıkmasından sonraki 120 gün içinde - kararı izleyen 120 gün içinde ve her halükârda kararı izleyen 3 yıl içinde yapılmalıdır. (3) İstem ulaştığında, Başkan, Hakem Panelinden 3 kişiyi ad hoc Komiteye atar. Bu komite üyelerinden hiçbirisi kararı veren heyetin üyesi, bu Heyet üyelerinden hiç birisi ile aynı ülke vatandaşı, anlaşmazlığa taraf olan ülke vatandaşı veya vatandaşı anlaşmazlığa taraf olan ülkenin vatandaşı, Âkit Ülkelerden biri tarafından Hakem Paneline atanmış veya aym anlaşmazlığa arabulucu olarak görev yapmış olamazlar. Komite, paragraf 3'de değinilen durumlar çerçevesinde kararın tümünü veya bir parçasını geçersiz kılmaya yetkilidir. (4) Madde 41, 45, 48, 49, 53 ve 54 ile VI ve VII nci kısımlar Komite önündeki Mahkemede de «icabi halinde» uygulanır. (5) Komite, şartların öyle gerektirdiğini düşünerek, eski kararın yürürlüğünü yeni karar çıkana kadar erteleyebilir. Başvuruda bulunan, başvurusunda kararın yürütülmesinin durdurulmasını isterse, yürütme Komite talebi karara bağlayana kadar ertelenir. 6) Karar geçersiz sayılırsa, anlaşmazlık taraflardan birinin istemi halinde, bu kısmın 2 nci bölümüne göre oluşturulacak yeni bir Heyete sunulur.”

[47] Şanlı vd.,2020: 759.

[48] Nomer vd., 2013: 117.

[49] Nomer vd., 2013: 118.

[50] Akıncı, 2020: 66; Nomer vd., 2013: 118.

[51] Motorola Credit Corporation, Inc v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB/04/21)

[52] PSEG Global Inc. and Konya Ilgin Elektrik Üretim ve Ticaret Limited Sirketi v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB/02/5)

[53] Cementownia "Nowa Huta" S.A. v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB(AF)/06/2)

[54] Europe Cement Investment and Trade S.A. v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB(AF)/07/2),

[55] Tulip Real Estate and Development Netherlands B.V. v. Republic of Turkey, (ICSID Case No. ARB/11/28)

[56] Saba Fakes v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB/07/20)

[57] Libananco Holdings Co. Limited v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB/06/8)

[58] Bayindir Insaat Turizm Ticaret Ve Sanayi A.S. v. Islamic Republic of Pakistan (ICSID Case No. ARB/03/29)

[59] Rumeli Telekom A.S. and Telsim Mobil Telekomunikasyon Hizmetleri A.S. v. Republic of Kazakhstan (ICSID Case No. ARB/05/16)

[60] Sistem Muhendislik Insaat Sanayi ve Ticaret A.S. v. Kyrgyz Republic (ICSID Case No.ARB(AF)/06/1)

[61] Barmek Holding A.S. v. Republic of Azerbaijan (ICSID Case No. ARB/06/16)

Paylaş

Anlaşmalı Boşanma Davaları

Hastanaye Tam Kabul Sözleşmesi

Fikri Mülkiyet Davaları

İlaç Patenti

ICSID Tahkimi

Bize Soru Sorun

Bizimle iletişime geçmek ve soru sormak için iletişim butonuna tıklayınız.

İLETİŞİM

Daha detaylı bilgi almak için Hemen Arayın! 0242 322 00 30

BİZE ULAŞIN